‘7. Uluslararası 8. Ulusal Ebelik Kongresi, Ankara, Türkiye, 24 - 26 Nisan 2025, ss.214-215, (Özet Bildiri)
Savaşlar,
tüm dünyadaki toplumları sosyal, psikolojik ve ekonomik açıdan derinden etkilemektedir.
En çok etkilenen gruplar arasında ise kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve gebeler
yer almaktadır. Filistin’de, 7 Ekim 2023 tarihinden itibaren yaşanan
saldırılarda en az 18 bin çocuğun hayatını kaybettiği, 34 binin üzerinde
çocuğun yaralandığı ve 1 milyondan fazla çocuğun yerinden edildiği
kaydedilmiştir. Bu durum, hem psikolojik hem de fiziksel olarak bu çocukların
geleceklerini tehdit etmektedir.
İsrail
saldırıları nedeniyle Filistin nüfusunun %90’ından fazlası birden fazla kez
yerinden edilmiştir. Ekim 2023 ve Temmuz 2024 tarihleri arasında, 2 milyondan
fazla Filistinli kişi günlük su ihtiyacını karşılamakta zorlanmış ve 2-9 litre
arasında suya erişebilmiştir. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu 2024 Aralık
raporuna göre, 48 bin gebe kadının acil gıda güvensizliği yaşadığı ve güvenli
suya erişimlerinin olmadığı vurgulanmıştır. Bu koşullarda, gebelerin hijyen
ihtiyaçlarını karşılamaları mümkün olmamaktadır. Ayrıca, yetersiz su ve
sanitasyon yüzünden kadınlar ve yenidoğanlar, anemi, eklampsi, kanama ve sepsis
nedeniyle hayatlarını kaybetme riskiyle karşı karşıyadır.
Gazze’de,
7 Ekim 2023’ten bu yana abortus oranlarında %300 oranında bir artış
yaşanmıştır. UNICEF raporunda, temel barınak eksikliği ve kış sıcaklıklarının
birleşmesiyle 8 bebeğin hipotermiden vefat ettiği belirtilmiştir. Gebelerin
abluka altında kalması ve tahliye edilmemesi nedeniyle sağlık hizmetlerine
erişim zorlaşmıştır. Sağlık çalışanlarının ve gönüllülerin de yerinden
edilmesi, gebelere doğum öncesi ve sonrası bakım verme imkânını imkansız hale
getirmiştir.
Birleşmiş
Milletler Kadın Birimi'nin raporuna göre; gebe kadınların %68’i gebeliklerinde
tıbbi komplikasyon yaşamakta ve bunların %92’si idrar yolu enfeksiyonu, %44’ü
hipertansif bozukluk, %28’i erken doğum, %12’si ölü doğum yaşamaktadır. Bu
sağlık problemleri, Filistinli kadınların sağlık hizmetlerine erişimdeki ciddi
engelleri açıkça göstermektedir. Doktorlar ve ebeler, gebelerin gelecekte tıbbi
bakıma erişim konusunda tereddüt yaşamaları sebebiyle erken sezaryen isteme
eğiliminde olduklarını belirtmişlerdir.
Filistin’deki
sağlık hizmetleri, tıbbi bakım eksiklikleri, hijyen malzemeleri ve pedlere
erişim gibi temel ihtiyaçların karşılanamaması nedeniyle özellikle adolesanlar
ve gençler hijyenik pedlere ulaşmakta zorluk çekmektedir.
Sonuç
olarak, Filistinli kadınların sağlık haklarının korunması için uluslararası
toplumun daha fazla sorumluluk alması gerekmektedir. Sağlık hizmetlerine
erişim, bu kadınlar için temel bir hak olup, desteklenmesi gereken bir insani
gerekliliktir.